Benim için cinsellik sadece cinsel seçim değil aynı zamanda cinsel eşitlik de demek, çünkü benim için bu kişi birbirleri ile ilgililer ama tamamen farklı şeyler. Benim için cinsellik aslında daha çok cinsiyet (gender) demek. Kendini toplumda nasıl gösteriyor ve kendinin nasıl hissediyorsun, sosyal durum, senin insanlara davranış biçimin, onların sana davranış biçimleri.
Ben Ermenistan’da kendi tenimde hissettim bunu, bir erkekle erkek olmadığın halde cinsiyet hakkında konuşuyorsun. Genelde genç erkekler ve orta yaşlı erkekler ile konuştum. Temelde verdikleri tepki aynı, cinsiyet konusunun (gender) kendilerine zarar vereceklerini düşünüyorlar ve buna çok nasyonalist bir bakış acısıyla yaklaşıyorlar. Ve eğer sen bulunduğun cinsiyeti kabul etmiyorsan, bu Ermeni toplumuna zarar verebilir ve Ermenistan zararlı çıkabilir. Onlara göre bu tip şeyler yaşandığında gelip Ermenistan’ı kuşatabilirler, kızlar rahat burada falan filan diye. Ben hep diyorum salaklık böyle düşünmek diye, bu nasıl sebep olabilir.
Toplum cinsel ayrımcılık olmadığı zaman daha özgür olacaktır, böylece Ermeniler zarar görmeyeceklerdir, eğer zarar göreceğini düşünüyorsan demek ki ülkeni koruyup koruyamayacağın konusunda kuşkuların var. Kadın kimliğini korumamak tehlikeli bunu, yani neymiş milli güvenlik sorunuymuş, hiç alakası yok aslında güvenlikle bunun.
Ben bunların farklı olduğunu biliyorum, yani ahlak ve cinsiyet vesaire hep değişken olmuşlar, var olmuşlar, olacaklar ama hep bir değişim içindeler.
Düşünüyorum, toplumun, ailenin ve çevrenin kadın ve erkeklere biçtikleri rol ve beklentiler benim çok anlamsız hatta absürd, özelikle erkeklerin kabalığı ve baskıcı tutumu, ve bu tutum kadınları ya da erkekleri bastırmak için yaratılıyor. Luise bilem kaç ya da Rönesans dönemindeki erkekler genelde beyaz külotlu çoraplar giymişler, hep topuklu, çiçekli, fiyonklu falan, hatta peruklar takmışlar, belki de makyaj yapmışlar, parfümler sürmüşler hatta pudra falan kıllanmışlar, bu onların genderi olmuş o dönem. Diyelim ki Luise bu ne ya, ben makyaj yapmam deseydi, ne biçim erkeksin sen diyeceklerdi ve ona saygı duymayacaklardı.
Ama şimdi tersi. Eğer şimdi bir erkek diyelim sabah kalktığında yüzünü tenini kurutmayacak bir sabunla yıkayacak olursa, üzerinden de bir nemlendirici krem sürse ki buradaki güneş için gerekli, herkes bir ağızdan sen ne biçim erkeksin der, ya da kadın mısın der. Burada farklı bir sorun var. Evet, diyelim ki erkek kabul gören kadın tavrı içerisinde ne var yani bunda. Kadın olmak ayıp mı günah mı. Yani gender problemi Ermenistan’da çok büyük ve benim için tam olarak cinsiyetini ifade ile ilgili yani sen kendini nasıl gösteriyorsun. Unutmamak lazım, bazı erkekler makyaj yapmaktan hoşlanıyorlar, örneğin Luise belki hiç hoş gelmiyordu ama yapıyordu, ama şimdi tam tersi, istiyorlar ama bırakmıyorlar. Belki Luise’e benzemek isteyen erkekler vardır.
Diyelim ki, fondöten sürmek isteyen bir erkek var, ama kendi cinsiyetine ters düşmekten ve baskılardan korkuyor ve bu anlamda bu onun cinsiyetini dışa vurmasına engel teşkil ediyor. Bu cinsiyet benzeşmesi krizi bence, aynısı kadınlarda da var. Yani bir kadın diyelim ki topuklu ayakkabı giymek istemiyor, spor ayakkabı, rahat kıyafetler istiyor, kozmetik ürünler kullanmak istemiyor ve saçlarını saatlerce fönletmek yerine bağlayıp çıkmak istiyor, ama bu kadına da laf ederler, ne biçim kızsın erkek gibisin derler. Yani erkek ve kadın şimdi dış görünüşlerine göre ayırt ediliyor ama aslında hep değişken olmuşlar.
Bundan dolayı herkes kendi iç sesini dinleyebiliyor, istekleri kendi ve başkaları tarafından baskılanıyor ve sonda kişi stresli ve sıkıntılı oluyor. Kendini kötü, beğenilmeyen biri gibi hissediyor, kompleksleri oluyor. Bu kişi kendi için coşamıyor. Kendi içine çekiliyor, iç dünyasında mutsuz oluyor, kendini dışa vuramıyor. Bu da insanın kendini bırakıp başkalarını eleştirmesine sebep oluyor. Başkasından hırsını çıkarıyor ki kendi rahatlayabilsin bence tam da buradan homofobi, kadın nefreti ve erkek nefreti, her türlü baskı ve nefret doğuyor. Bunlar bastırılmış isteklerin dışa vurumları. Ben bu anlamda cinselliği cinsel dışa vuruma bağlıyorum daha çok cinsel eğilime değil.
Benim için cinsel oryantasyon, kişiyi olduğu gibi kabul etmek ona isimler koymadan, karşı cinsle ilgili tercihlerini sorgulamadan olmalı. Karşındakini olduğu gibi kabul etmelisin. Benim için onun kişiliği ve eğitim akşam kim ile yattığından ya da ne gibi fantezileri olduğundan çok daha önemli. Eğer biriyle çalışacaksan, onun mesleki başarısına, grupla nasıl çalıştığına bakmalısın. İnsanı insan olarak kabul etmelisin önce. Benim için bu bazen zor olabiliyor, çünkü bir keresinde mor saçları olan bir erkekle tanışmıştım, kendini farklı biçimde dışa vuruyordu, çok hoşuma gitmemişti ama ilginç bir tarafı da vardı. Ben onunla iletişim kurmaya başladım, benim için büyük devrimde ve ben bundan sonra daha iyi anladım, önemli olan karşındakinin insan olması, zeki ve ilginç olmasıydı.
Ben tüm dünyada insanların oldukları gibi ya da istedikleri gibi olabilmeleri istiyorum, kendin gibi olabilmek çok güzel bir duygu. Kendine ya da başkalarına yalan söylememek, rol yapmamak, yaralandığında susmamak, erkeksen kendini tutmadan ağlayabiliyorsan vesaire. Çok isterdim, herkesin kendi istediğini yapmasını, böylece hem kendileri mutlu olurlardı hem de diğerleri üzerinde baskı kurmaya çalışmazlardı.
Ben anaokulunda bitlendiğimde saçlarımı sıfıra vurmuşlardı, ve ben öyle kel kel dolaşıyordum. O seneler zor senelerdi, bana özel elbiseler alamıyorlardı o yüzden ne varsa giyiniyordum. Ağabeyimin gömleklerini, pantolonlarını, şortlarını seçiyor giyiniyordum, şehre iniyordum. Hoşuma gidiyordu erkek gibi olmak, çünkü kolaydı ve tüm kızlar bana bakıyordu, dikkatli davranıyorlardı sokakta gördüklerinde. Ama annem elbise giydirdiğinde öyle davranmıyorlardı. Benim için deneyimdi sanki ve ben daha o zamanlardan kendime soru soruyordum, neden böyle erkeksen daha saygılılar, kızsan o kadar da saygılı değiller ve eleştiriyorlar seni kız olduğunda.
Küçükken sokakta futbol oynamak istediğimi hatırlıyorum. Erkekler git bu kız oyunu değil diyorlardı, ben de kim demiş diyordum. Ben o kadar kavga ediyordum ki onlarla, bir güz gazeteden bir kadın futbolcu fotoğrafı buldum, kesti getirdim, niyetim onları ikna etmekti. Kısacası o günden sonra arkadaş olduk, ama erkek rolünde olduğum için kabul gördüm, kız gibi olsam onlar ile oynayamayacaktım. Erkek gelip kızlar ile arkadaş olmak isterse olabilir, kızlar ona erkek alışkanlıklarını bırakmasını söylemeyeceklerdir.
Ben kız şeylerini sevmedim pek ama erkek de olmak istemiyordum. Benim için erkeklerin nasıl işedikleri, oralarında ne olduğu falan çok ilgi çekiciydi ama bu ilgi erkek olmak istemem demek değildi. Daha sonra erkekler ile arkadaş olunca şunu anladım, onlar grupken güçlüler, yalnızken çok yardıma muhtaçlar, zavallılar. Ağlayabilirler, duygusal olabilirler yalnızken, ama yanlarında başka kız ya da erkek olduğunda duygusuz oluyorlar, güçlerini ispatlamak istiyorlar, bu beni sinir ediyordu mesela. Ben onlarla ağaçlara çıkıyordum, dut topluyordum, çatılarda geziniyordum ama sokaktaki diğer kız imalı imalı bakıyorlardı bana.
Ben hiçbir zaman kadınların ve erkeklerin neden bu denli faklı olmaları gerektiği anlayamadım. Seks de çok ilginçti benim için, neden bu kadar gizli, saklı bir şeydi. Ben açık açık söylense kimsenin bu kadar üzerine düşeceğini zannetmiyorum, yanlış şeyler yapacaklarının da. Mesela kız erkek ilişkiye giriyorlar ve bundan bir erkek ya da kız doğuyor ve bu normal deselerdi, zamanı geldiğinde senle kimle istersen yaparsın ama şimdi dersleri yap deselerdi, çok mu zordu bu kadarını demek. Ben susan ebeveynleri hala anlayamıyorum. Daha kötüleştiriyorlar durumu.
İlk defa adet olduğumda anneme söylediğimi hatırlıyorum, anneme her şeyi söylüyordum güveniyordum ona. O da mutlu oldu, kutlu olsun yavrum, dedi. Ben şaşırdım niye ki dedim, bu ne ki. O da gel içeri gidelim konuşalım dedi. Gittik, oturduk. Annem televizyonu kapattı ve anlatmaya başladı. Yumurta hücresinin her ay gelip rahime düştüğünü ve döllenmeyi beklediğini ve daha sonra zardan geçip düştüğünü bu yüzden kan geldiğini ve korkulacak bir şey olmadığını. Ben tabii soruyordum yumurta hücresi ne demek, döllenme ne demek, rahim ne demek vesaire, ama annem her şeyi kendisinden ve doğru olarak duymamı istiyordu, başka yerlerden değil, o yüzden sabırlı bir şekilde anlatıyordu. Bana anlıyorsun değil mi, sana doğruları anlatıyorum, herkesin dediklerini dinlemeni istemem dedi, onlar yanlış olabilirler ve ekledi, eğer sorun olursa utanma bana sor.
Daha sonra o kadar bana anlatmak istediği şey vardı ki, adet konusu seks dersleri haline geldi. Annem bana oturup seksin nasıl olduğunu anlatıyordu, insanların tanışıp, aşık olduklarını, erkeklerin penislerinin kalktığını, kadınlarda vajinanın ıslandığını ve karşılıklı olarak isteyip seks yaptıklarını. Ve eğer korunmuyorlarsa hamile kalıyorlardı, o anlamda ben anneme teşekkür borçluyum. Çünkü onun için bilgi her şeyin üstündeydi. Ayıp, rezillik ya da ne derler onu için bilgi kadar değerli değildi. Benim için bu konunun önemli olacağı fikrindeydi ve ilk olarak kendisinden duymamı ve yanlış yapmamı istiyordu. Bana vücudundan korkma, sen çok güzelsin, yakında memelerin de büyüyecek, çünkü kadın olacaksın çok güzel bir kadın diyordu.
Ben kendine güvenen biriyim ve hep şunu biliyordum eğer bir şey benim için enteresan ise bunu araştırıp öğrenecektim ve bunun ayıp bir tarafı yoktu. Annem bana küçük yaşta endokrin sistemini ve cinsel yolla bulaşan hastalıkları anlatıyordu. O doktor değildi ama her şeyi biliyordu. Ben ona benzediğimi düşünüyorum. Zihnim bilgi ve enformasyon için hep açık. Ayıp cahilleşmek bence.
Erkek arkadaşım olduğunda, annem dikkatlice adımlarımı izliyordu. Bazen seks hakkında konu açıyordu, arkadaşımın böyle bir teklif yapıp yapmadığını anlamak için. Sevgilim de çok şükür iyi bir çocuktu, benim gibi açık fikirli. Annem bana seksle ilgili kitaplar veriyordu okumam için, cinsellikle bulaşan hastalıklar hakkında. Daha sonra bazen okuduklarımı tartışıyorduk.
Bunlar dışında eve kablolu tv aldığımızda seks ile ilgili bilgilerim çoğaldı, bazı şifreli kanallar vardı, ben şifreyi öğrenmiştim, ve evde kimse olmadığında seyrediyordum. Çok ilginç değildi benim için, hayvani dürtüler vardı, benim hayallerimdeki seks başkaydı.
Bedenimin ilgimi çektiğini hatırlıyorum, aynayı koyup kendimi seyrediyordum, aşağıda ne vardı ki bu kadar korkutuyordu herkesi, kısacası tek kelimeyle cinsiyetim, farklılıklarım ilgimi çekiyordu. Benim için erkek ve kadınlar yönelik davranış biçimlerinin farklı olması da çok ilgi çekiciydi.
Okulda da cinsel ayrım yapılıyordu, örneğin öğretmenler erkeklere ne isterlerse yapmalarına izin veriyorlardı ama ben bir şey yaptığımda annemi çağırıyorladı ve terbiyesiz olduğumu söylüyorlardı. Ama diyelim benim birlikte aynı şeyi yapmış erkekler için aynı şeyleri söylemiyorlardı hatta onlarla gurur duyuyorlardı, yani e erkek tabi, kız gibi yerinde oturacak değil ya falan. Al sana laf, kızsan hareket etmeyeceksin yani. Ya kimse yaramazlık yapmayacak ya da iki cins de eşit olarak yaramazlık yapabilecek.
Üniversitede daha da kötü. Hukuk hocası erkekti, bize Ermenistan’ın uluslararası bir antlaşma imzaladığını ve buna göre Mecliste kadınların belirli bir yüzdelik oluşturması gerektiğini söylemişti, ve bu bilgiyi ki vermek zorunda, verdikten sonra kendi kişisel yorumunu eklemişti, normal bir Ermeni erkek karısının mecliste milletvekili olmasına izin vermez. Nasıl delirmiştim adamın dediklerine. Onun gerçek Ermeni kadını ya da erkeği resmi çizmek gibi bir hakkı yok. Kim bilir belki eve gittiğinde karısının çoraplarını giyip, makyaj yapıyordur böyle fantezileri vardır, böyle insanlardan çekiyoruz bence.
O kadar çok duydum ki, hem kadın hem erkek öğretmenlerden kadın avukat olmalı, evinin kadını olup çocuklarına bakmalıdır, onun titri budur diyorlardı. Hatırlıyorum bir keresinde kızlardan biri hocaya soru sordu, hoca cevap vermedi, kız duymadığını düşündü, kalktı ve bir daha tekrarladı. Hoca, tamam dedi anladık, ne paralıyorsun kendini, onu da öğrenmeyiver nasılsa bugün değil yarın evleneceksin, ben dersimi erkekler için veriyorum, onlar çalışıp ev geçindirecekler. Siz diplomayı evlenebilmek için alıyorsunuz. Kısacası ne kadar kötü bir muamele kadın olduğundan ötürü. Ben tabi ki insanların özgür olmasından yanayım, ama başkasının özgürlüğünü kısıtlayarak değil.
Benim kendi özgürlüğümü korumak için bir çerçeve çizmiş durumdayım. Çünkü, diyelim, zevk almak için kendini inciteceksen ne istersen yapabilirsin, ama ne zaman ki, isteklerin başkalarını inciterek zevk almaksa ben onu kabul edemiyorum. Ben her şeyi yaparım bu dediğimi engelleyebilmek için. Pedofili böyle bir şey benim için. Pedofillerin çoğu bunu kendi kimlikleri gibi ortaya atıyorlar, çocukları kullanarak, kötüye kullanarak, onlar bu da benim cinselliğim diyorlar. Hay Allahım, cinselliğini nasıl dışa vurmak istiyorsan vur, ama dünyadaki diğer insanlara, hayvanlara zarar vererek değil. Bu benim için kabul edilemez çünkü zevk değil suç bu.
Tek kelimeyle benim için gender demek cinsellik demek tam olarak, tabi buna ek olarak cinsel tercih de demek, insanın kimle birlikte olmak istemesine karar vermesi. Ben insanları kategorilere göre yargılamalarından hoşlanmıyorum, ben cinselliğimle gurur duyuyorum ve bugün kendine güvenen biriyim. Çok isterim insanların en azından kendilerine karşı dürüst olmalarını ve en azından kendilerini kandırmamalarını.